In order to bring you the best possible user experience, this site uses Javascript. If you are seeing this message, it is likely that the Javascript option in your browser is disabled. For optimal viewing of this site, please ensure that Javascript is enabled for your browser.
Did you know that your browser is out of date? To get the best experience using our website we recommend that you upgrade to a newer version. Learn more.

Akut dağ hastalığını öngörmek için ilk test

Hassas kişiler davranışlarını değiştirebilir ve önleyici ilaçlar alabilirler

Test, dağ yürüyüşü ve tırmanışında, kimde hayati tehlikesi olan bir durum görülebileceğini öngörerek bu kişilerin yüksek irtifalardan kaçınmasını, yükseğe daha yavaş çıkmasını veya önleyici ilaçlar almasını sağlamakla devrim yaratabilir.
English version available here.

Echocardiography

İstanbul, Türkiye – 12 Aralık 2013: Akut dağ hastalığını tanımlamak için olan ilk test, İtalya ve Fransa'da bir araştırmacılar ekibi tarafından geliştirilmiş olup, bugün EuroEcho-Imaging 2013'de sunulmaktadır. Test, dağ yürüyüşü ve tırmanışında, kimde hayati tehlikesi olan bir durum görülebileceğini öngörerek bu kişilerin yüksek irtifalardan kaçınmasını, yükseğe daha yavaş çıkmasını veya önleyici ilaçlar almasını sağlamakla devrim yaratabilir.

EuroEcho-Imaging 2013, Avrupa Kardiyoloji Topluluğu'nun (ESC) kayıtlı bir bölümü olan Avrupa Kardiyovasküler Görüntüleme Birliği'nin (EACVI) resmi yıllık toplantısıdır. Bu toplantı 11-14 Aralık tarihleri arasında Türkiye'nin İstanbul şehrinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda (ICEC) gerçekleşecektir.

Araştırmanın ilk yazarı Dr. Rosa Maria Bruno şöyle dedi:  “Yüksek irtifaya çıkılırken, havadaki oksijen (O2) miktarının giderek azaldığı bilinmektedir. Bu nedenle 2500m'nin üzerine, yüksek irtifaya çıkan kişilerde, kan ve dokularda O2 oranının azalması anlamına gelen hipoksi görülür. Ne var ki, hipoksiye olan psikolojik tepki, bireyler arasında başarıyla uyum sağlamadan akut dağ hastalığı adı verilen (ADH) orta-ciddi semptomlara varana dek oldukça farklılık gösterir.

Sözlerine şu şekilde devam etti:

“ADH semptomlarına (baş ağrısı, bulantı, baş dönmesi, yorgunluk, iştah kaybı, uykusuzluk, sinirlilik), hipobarik hipoksiye maruz kalan kişilerin yaklaşık %30'unda rastlanır. Daha da ötesi, bu kişilerin %1-2'sinde, beyin ve akciğer ödemi gibi potansiyel olarak hayati tehlikesi bulunan durumlar görülür.”

Dr. Bruno sözlerine şu şekilde devam etti: 

“Şu anda, bazı kişilerin yüksek irtifaya neden başarıyla uyum sağladıklarını ve diğer kişilerin sağlayamadıklarını veya önleyici stratejilerin uygulanabileceği duyarlı bireyleri nasıl tanımlayabileceğimizi tam olarak bilmiyoruz. Bu, genellikle eğlence amaçlı olarak ve hatta çalışmak için (örn. teleferik inşaatı sahaları) her yaştan, sayıları gittikçe artmakta olan insanların potansiyel risklerden habersiz biçimde yüksek irtifaya çıkması nedeniyle nedeniyle önemli bir sorun oluşturabilir. Bu araştırmanın planlanmış olmasının nedeni bu.”

Araştırmacılar, hipoksiye olan kardiyovasküler uyumsuzluğun, ADH semptomlarından sorumlu olduğu, bu nedenle erken teşhisin semptomların gelecekte oluşmasını öngörebileceği varsayımında bulundular. 34 sağlıklı gönüllüde kardiyovasküler fonksiyonları deniz seviyesinde ve 3842m'ye (Aguille du Midi, Fransa'da) pasif bir yükseliş sonunda (teleferik ile) invazif olmayan, ultrason temelli teknikler ile incelediler. Bireylerin 1/3'ünde daha önceden yüksek irtifaya bağlı beyin ve/veya akciğer ödemi vakası görülmüştü.

3842m'de geçirilen 24 saatin ardından, 34 gönüllüden 14'ünde orta-ciddi ADH semptomları görüldü. Deniz seviyesindeki kardiyovasküler fonksiyon da grubun geri kalanıyla benzerlikler taşıyordu.

Fakat hipoksiye kardiyovasküler uyum sağlamakta önemli değişikliklere ancak yüksek irtifaya ulaşmalarından 4 saat sonra rastlandı: ADH semptomları görülmeyen denekler ile karşılaştırıldığında, akciğer atardamarı basıncındaki benzer bir artışın yanı sıra O2 doygunlukları önemli derecede düştü ve sağ ventrikülün, kalp ultrasonu yöntemleriyle değerlendirilen sistolik fonksiyonu (triküspit anuler düzlem sistolik hareketi, TAPSE) azaldı. Buna karşılık, ADH semptomları göstermeyen bireylerde TAPSE değişmeden kaldı.

Dr. Bruno şöyle dedi: 

“Ayrı ayrı analiz edildiklerinde, bu tedbirlerin hiçbiri ADH öngörüsü için yeterli seviyede kesinlik sunmuyordu. Fakat her ikisi de kolayca ölçülebilir olan O2 doygunluğu ve TAPSE'yi birleştirdiğimizde, yüksek irtifaya 4 saat boyunca maruz kalmanın ardından <28mm'lik bir TAPSE değeri ve  <%87'lik bir O2 doygunluğunun, kimde bir sonraki gün ADH görülebileceğini öngörebileceğini, mükemmel bir negatif belirleyicilik değeri (%94) ve duyarlılık (%92) ile keşfettik. Bu sonuçlar daha geniş çapta araştırmalar ile doğrulanırsa, hassas bireyleri tanımlamak ve sadece bu alt gruba özgü belirli davranışlar ve ilaçlar önermek mümkün olacak. ”

 
Sözlerine şu şekilde devam etti: “Test son derece basit ve hızlıdır:  O2 doygunluğu herkes tarafından son derece kolaylıkla ölçülebilir ve düşük maliyetli, taşınabilir ultrason makinesi TAPSE ölçümü için yeterlidir. Ne var ki bu testi gerçekleştirmek için yüksek irtifaya çıkarak 4 saat boyunca orada kalmanız gerekmektedir. İlerideki adımlar, daha kısa bir kalış ve / veya deneysel hipoksinin (laboratuvarda azaltılmış O2 içerikli hava solunumu ile elde edilen) aynı derecede bilgilendirici olup olmadığını gösterecek.  Testin geçerliliğini aynı zamanda daha geniş bir kitle üzerinde de onaylamamız gerekiyor. Bu daha ayrıntılı deneyler ile iyi sonuçlar elde edersek, bu basit test çok yakın bir gelecekte kullanılabilir.”

Dr. Bruno sözlerine şu şekilde son verdi:

“Sonuçlarımız, hassas bireyleri tanımlamak ve sadece bu alt gruba özgü belirli eylemler ve ilaçlar önermenin mümkün olduğunu gösteriyor.  Böylece ilaç kullanımını (ve yan etkileri), yalnızca bu ilaçlara ihtiyacı olanlar ile sınırlayabilir ve onlara yüksek irtifalardan kaçınmaları veya ortama alışmak için yüksek irtifaya çıkışa daha fazla zaman ayırmaları gibi özel öneri ve tavsiyelerde bulunabiliriz.”

SON

References

Bu çalışma,Slovak Cumhuriyeti, Eğitim, Bilim, Araştırma ve Spor Bakanlığı'nın hibe ajansı KEGA tarafından desteklenmiştir.

Notes to editor

Avrupa Kardiyoloji Birliği (ESC)
Avrupa ve Akdeniz'de 80.000'in üzerinde kardiyoloji çalışanını temsil etmektedir.

Avrupa Kardiyovasküler Görüntüleme Birliği (EACVI) hakkında
Avrupa Kardiyovasküler Görüntüleme Birliği (önceki adıyla EAE), ESC'nin kayıtlı bir bölümüdür. Amacı, Avrupa'da kardiyovasküler ultrason ve diğer görüntüleme modaliteleri konusunda klinik teşhis, araştırma, teknik geliştirme ve eğitimde mükemmelliği teşvik etmektir.

EuroEcho-Imaging 2013'e katılan gazeteciler için bilgiler
EuroEcho-Imaging 2013, 11-14 Aralık tarihleri arasında İstanbul, Türkiye'de İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda (ICEC) gerçekleşecektir. Tam bilimsel programa buradan http://www.escardio.org/congresses/euroecho2013/Documents/final-programme.pdf